Go to the page content

Diyabet Kalbi Nasıl Etkiler? Kalp Sağlığı Üzerindeki Riskler

Uzun süreli yüksek kan şekeri seviyelerinin kalp ve damar sağlığını olumsuz yönde etkilemesi sonucunda gelişebilen kardiyovasküler hastalıklar, diyabetin ciddi ve uzun vadeli etkileri arasında yer alır. Kontrolsüz diyabetin uzun vadede neden olabileceği kardiyovasküler hastalıklar hakkında daha fazla bilgi edinin.

Kardiyovasküler hastalıkların (KVH) tanımı

Kardiyovasküler hastalıklar, kalp ve damar sistemini etkileyen tüm sağlık problemlerini kapsayan genel bir terimdir.1

Diyabette kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı

Diyabetin makrovasküler komplikasyonlarından olan kardiyovasküler hastalıklar, diyabetli bireylerde başta gelen morbidite (hastalık) ve mortalite (ölüm) nedenidir. Örneğin, Tip 2 diyabetli bireylerde koroner arter hastalığı (KAH) görülme riski, diyabeti olmayan bireylere göre 2-4 kat daha fazladır. Ayrıca, diyabetli bireylerde kalp yetersizliği (KY), kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanan önemli bir komplikasyondur. Öyle ki diyabetli bireylerde kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatış oranları, diyabeti olmayan bireylere göre 2 kat daha fazladır.2

Diyabette görülebilen kardiyovasküler hastalıklar nelerdir?

Koroner arter hastalığı, kalp krizi, inme (felç), kalp yetersizliği, periferik arter hastalığı ve hipertansiyon, kontrolsüz diyabete bağlı olarak görülebilen başlıca kardiyovasküler hastalıklar arasındadır.3

Diyabette görülebilen kardiyovasküler hastalıklardan ve kardiyovasküler hastalıkların diyabetli bireylerde görülme sıklığından bahsettiğimize göre artık diyabet ve kalp damar hastalıkları ilişkisini keşfetmeye başlayabiliriz.

Diyabet ve koroner arter hastalığı ile kalp krizi

Koroner arter hastalığı, kalbe oksijen ve kan taşıyan damarların iç kısmında plak birikmesiyle ortaya çıkar. Bu plaklar, atardamarların daralmasına ve kan akışının azalmasına yol açan kolesterol birikintilerinden oluşur. Bu durum, ateroskleroz yani atardamarların sertleşmesi olarak adlandırılır. Ateroskleroz süreci, damarların elastikiyetini kaybetmesine, sertleşmesine ve daralmasına yol açarak kan akışını ciddi şekilde engeller. Bu da kalp kasının yeterince oksijen ve besin alamamasına, dolayısıyla kalp krizine neden olabilir. Kalp krizi, koroner damarların tamamen tıkanması sonucu kalp kasının ölmesiyle meydana gelir. Kan akışının yeniden sağlanamaması durumunda kalp dokusunun bir kısmı hasar görür ve bu da kalp fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Benzer şekilde ateroskleroz süreci, beyne giden kan akışının azalmasına da yol açabilir. Beyindeki damarların tıkanması veya daralması felce neden olabilir ve beynin kritik bölgelerine oksijen taşınamaması sonucunda ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, koroner arter hastalığının ve aterosklerozun erken teşhisi ile tedavisi hayati önem taşır.1 Kardiyovasküler hastalık öyküsü bulunan, sağlıksız yaşam tarzı alışkanlıklarına sahip (sigara, alkol, hareketsizlik, sağlıksız beslenme), obeziteli, uzun süredir diyabeti olan, retinopati geliştirmiş ve kötü glisemik kontrolü bulunan diyabetli bireyler, koroner arter hastalığı ve kalp krizi açısından yüksek risk taşır. Kontrolsüz diyabet, ateroskleroz sürecini hızlandırabilir ve damar duvarlarında daha fazla hasara yol açabilir; bu da kalp krizi ve diğer kardiyovasküler hastalıkların riskini artırır.2

Diyabet ve kalp yetersizliği

Uzun süreli diyabet, kötü glisemik kontrol, obezite, kronik böbrek hastalığı, iskemik kalp hastalığı ve periferik arter hastalığı, kalp yetersizliği gelişimine yol açabilen önemli risk faktörlerindendir. Bununla birlikte, bu faktörler olmadan da kalp yetersizliği gelişebilir ve bu durum diyabetik kardiyomiyopati olarak tanımlanır.2 Diyabetik kardiyomiyopati, yüksek kan şekeri seviyelerinin doğrudan kalp kasına zarar vermesi sonucu ortaya çıkabilir. Uzun süreli yüksek kan şekeri seviyeleri, kalbin enerji üretimini olumsuz etkiler ve bu durum kalp kasının yeterli enerji almasını engeller. Sonuç olarak, kalp yetersizliği gelişir. Kalp yetersizliği yaşayan diyabetli bireyler, fiziksel aktiviteler sırasında, örneğin merdiven çıkarken nefes darlığı yaşayabilirler. Ayrıca, gece yatarken nefes almakta zorluk çekerler ve daha rahat uyumak için belden yukarı doğru doğrularak uyumak isteyebilirler. Düzensiz nabız da bu hastalığın tipik belirtilerindendir. Bunun yanı sıra, ödem (vücutta sıvı birikimi), özellikle bacaklarda görülür ve hastaların gece boyunca daha sık tuvalete gitmelerine neden olabilir. Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ve optimal glisemik kontrolün yanı sıra bazı diyabet ilaçları kalp yetersizliği tedavisine yardımcı olabilir. Ancak, bu tedavi seçenekleri, diyabetli bireyin mevcut sağlık durumu dikkate alınarak yalnızca doktor tarafından belirlenmelidir.3

Diyabet ve periferik arter hastalığı (PAH)

Periferik arter hastalığı (PAH), aort, koroner arterler (kalbi besleyen damarlar) ve beyin damarları (beyni besleyen damarlar) dışında kalan tüm atar damarları etkileyen bir hastalıktır.2 Diyabetli bireylerde PAH, genellikle kardiyovasküler hastalığın ilk belirtisi olarak ortaya çıkar. Bu hastalık, bacaklarda ve ayaklarda damar sertleşmesine yol açar ve kan dolaşımının bozulmasına neden olur.1,3 Diyabetli bireyler, bacaklarında yüklenme olduğunda ağrı hissedebilir ve bu yüzden yürüyüşlerini sık sık kesmek zorunda kalabilirler. Bu duruma halk arasında "vitrin hastalığı" da denir. Uzun vadede, zayıf kan dolaşımına bağlı olarak bazı bireylerde diyabetik ayak sendromu gelişebilir. PAH tedavisinde, yaşam tarzı değişiklikleri ve kan şekeri seviyelerinin iyi bir şekilde yönetilmesi oldukça önemlidir. Bacaklardaki dolaşım bozukluğunun şiddeti, tedavi sürecini belirler. Eğer kişi yürürken bacaklarında ağrı hissediyorsa, yürüme egzersizleri yapması önerilir. Günlük olarak, kişinin hala acı hissetmediği mesafeler kat etmesi, bacaklardaki kan dolaşımını iyileştirmeye yardımcı olabilir. Bu sayede diyabetli bireyler, daha uzun süre hareket edebilmek ve ağrıyı azaltmak için gerekli desteği sağlayabilirler.3

Diyabet ve inme riski

İnme, beynin bazı bölümlerine yeterli kan akışının sağlanamaması sonucu meydana gelir. Bu durum damarlardaki kan pıhtıları, kireçlenmeler veya küçük damarların patlaması gibi nedenlerle tetiklenebilir. İlk belirtileri genellikle aniden ortaya çıkar ve şunları içerebilir: Kollarda veya bacaklarda ani güçsüzlük, yüz felci, dil veya konuşma bozuklukları, görme problemleri, bulantı ve kusma, baş dönmesi veya baş ağrısı. İnme durumunda, özellikle diyabetli bireyler için kan şekeri seviyelerinin kontrolü çok önemlidir. Hem diyabetli bireyler hem de diyabeti olmayan bireyler için geçerli olmakla birlikte, 200 mg/dl'nin üzerindeki yüksek kan şekeri seviyelerinin tespit edilmesi durumunda derhal insülin ile kan şekeri düşürülmelidir. Aksi takdirde, yüksek kan şekeri inmenin seyrini olumsuz etkileyebilir ve kişinin durumu daha da kötüleşebilir. Ayrıca, kan şekerinin aşırı düşük olması (hipoglisemi) da ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle hipoglisemi durumunda eğer kişinin bilinci açıksa, şekerli bir içecek veya dekstroz ile müdahale edilmelidir. Ancak kişinin bilinci kapalıysa, glukagon gibi tedavi seçenekleri uygulanması gerekebilir. Diyabetli bireylerin inme sonrası dönemde, sadece kan şekeri seviyelerinin düzenli bir şekilde izlenmesi değil, aynı zamanda tansiyonlarının da normal seviyelerde olması gerekir. Diyabetli bireylerde, kalp ve damar hastalıkları için ek risk faktörlerinin varlığı nedeniyle, tansiyonun 130/80 mmHg ile 139/90 mmHg arasında olması önerilir. Bu seviyeler, inme riskini azaltmaya yardımcı olabilir ve daha sağlıklı bir iyileşme süreci sağlar.3

Diyabet ve hipertansiyon

Tansiyon, kanın vücuda pompalandığı damarlardaki basıncı ifade eder. Normal tansiyon değeri 120/80 mmHg civarındadır. 140/90 mmHg’nin üzerindeki değerler ise yüksek tansiyon ya da hipertansiyon olarak kabul edilir. Yüksek tansiyon uzun vadede, kalp ve damarlar başta olmak üzere birçok organa zarar verebilir. Ayrıca gözler ve böbrekler de hipertansiyonun etkisiyle zarar görebilir. Diyabetli bireylerde hipertansiyon oluşma riski, diyabeti olmayan bireylere göre daha yüksektir çünkü diyabette uzun süreli yüksek kan şekeri seviyeleri, damarları ve sinirleri etkileyerek bu sistemlerin düzgün çalışmasını engelleyerek, tansiyonun kontrol edilmesini zorlaştırabilir. Sigara içmek, obezite, egzersiz eksikliği ve sağlıksız beslenme gibi faktörler hipertansiyon riskini artırır. Bu nedenle diyabetin yönetimi ve tansiyonun kontrol altında tutulabilmesi için sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek oldukça önemlidir.3

Diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların tedavisi

Dolaşım bozukluklarının ilk belirtileri görüldüğünde, doktor öncelikle damar sağlığını iyileştirmek için genel önlemler önerir. Bu önlemler, kan şekerinin dengede tutulmasını içerir çünkü şekerin fazla yükselmesi veya düşmesi, dolaşım problemlerini artırabilir. Diyabeti olan ve yüksek tansiyon ya da yüksek lipid seviyelerine sahip bireylerde ise doktor, bu ikincil hastalıkları da tedavi etmeye yönelik bir tedavi planı oluşturacaktır. Diyabetli bireylerde kardiyovasküler hastalıkların tedavisi, kişinin sağlık durumuna göre özelleştirilmiş bir tedavi planı gerektirir. İlaç tedavisinin yanı sıra yaşam tarzı değişiklikleri de tedavinin temel bir parçasıdır. Damarların kireçlenmesinin yol açtığı sorunlar etkilenen organlara göre farklılık gösterebileceğinden, bu durumda doktor, diyabetli bireyin mevcut sağlık durumuna göre daha ileri tedavi seçeneklerine başlayabilir ve gerekli görürse ilaç tedavisi önerebilir. Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar arasında insülin, metformin, alfa-glukozidaz inhibitörleri, glizatonlar, sülfonilüreler ve glinidler, GLP-1 reseptör agonistleri, DPP-4 inhibitörleri, SGLT-2 inhibitörleri gibi çeşitli seçenekler bulunmaktadır. Bu diyabet tedavisi seçeneklerinden GLP-1 agonistleri, diyabet tedavisinde kan şekerini düzenlerken, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar riskini azaltmada da yardımcı olabilir. Özellikle kalp-damar sağlığını destekleyerek, kalp krizi ve felç riskini düşürebilir. SGLT-2 inhibitörleri ise diyabetli bireylerde hem kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olur hem de kalp yetersizliği ve diğer kardiyovasküler hastalıkların riskini azaltabilir. Son durumda doktor her zaman, her diyabetli bireyin sağlık durumuna göre uygun ilaçları seçer ve tedaviye yön verir.3,4

 

TR25DI00028

Referanslar